Sorsa biri…

Ezik halkımız soru sormaya çekinir. Sorulası sorulara da “sorması ayıp” diye başlar. Hâkimlik yıllarımdan beri beni gülümseten bu tavrı çok beğenirim. (Hâkimlik yılları derken 1978’lerden söz ediyorum… Sorması ayıp kaç yaşında oldum şimdi ben?)

Hukuk denince akla hep çok ciddi bir durum gelir. Hele de son zamanlarda… Tutuklulukların cezaya dönüştüğü şikâyeti mi dersiniz, yargısız infaz mı dersiniz, anayasa ile teminat altına alınmış kişilik haklarının ihlali mi dersiniz, özel hayatın gizliliğinin ihlali mi dersiniz?..

Hani Almanlar söyler ya, “Berlin’de hâkimler” var diye. Yargıya güveni ifade eden bu söz, suçsuz veya haksızlığa uğrama olasılığı olan insanların tek dayanağıdır. Güvenirler, çünkü güvenilir bir yargı olacağına inanırlar. Bizim ülkemizde de yargıya güvenelim demekten başka çıkar görünmemekte. Bunlara değineceğiz zaman zaman.

Ben bu dergide yargının ciddi boyutunu ele alırken biraz gülümseten taraftan başlamayı uygun görüyorum. Sorsa biri…

Sorması ayıp; adalet tanrıçasının gözü niye bantlı? Yoksa yüz kızartıcı bir suç mu işlemiş? Sorması ayıp; adalet niye Tanrı tarafından değil de tanrıça tarafından temsil ediliyor?

Sorması ayıp; en büyük adliye bizdeyse en adaletli yargı da bizdedir değil mi?

Sorması ayıp; duruşma saati 10.00 ise duruşmaya 16.00 da girilmesi normal midir? Sorması ayıp; kadın eşinin kendisini tehdit ettiğini Savcılığa bildirmiş, önlem alınmamış, kocası kadını 27 yerinden bıçaklamış, normal midir?

Sorması ayıp; deprem kuşağı ülkemde binalar en küçük sarsıntıda yıkılıp duruyor. Bir tek müteahhit mi yaptı hepsini?

Sorması ayıp; benzine yapılan zamma karşı dava açabilir miyim?

Sorması ayıp; seçimde şu partiye oy verdim. Mahkemeye başvursam oyumu geri alabilir miyim?

Liste uzayacak. Sizler uzatacaksınız. Yazın bize… Biz dergimizde bunlara yanıtlar verelim. Siz de yukarıdaki sorulara ve sonraki yazılarımızda yazacağımız sorulara yanıt verin. En çarpıcı olanlara gelecek yazımızda “sorması ayıp” kutucuğunda yanıtlarıyla yer verelim.

Biraz sessizlik istiyor insan. Ben de öyle yaptım. Biraz şiir, biraz kitap derken sessizliği buldum. Şiirimin adı “DELİ”

deli

ben…

deliyim deli…

sessizliğin delisi.

korkar bütün akıllılar benden…

sus pus olurlar…

bir kuşları

bir de denizi gördüm… benden daha deli…

kuşlar ha’la’ ötüyor… denizde dalga sesleri…

“Her hukukçu, yüksek gerilime alışmak zorunda”

Posted in Bizden haberler.